Bu bölümde proje sürecinde gerçekleştirilen yayınlar ile ulusal ve uluslararası kongrelerde sunulan bildirilerin özetleri sunulmaktadır.
1- Okul Öncesi Kaynaştırma Sınıflarında Ebeveyn-Öğretmen İlişkisinin İncelenmesi [ PDF]
Bülbin Sucuoğlu, Hatice Bakkaloğlu, Zafer Ertürk
Sözlü Sunum
25. Ulusal Özel Eğitim Kongresi
2-4 Aralık 2015
Link: http://medula.com.tr/kongreler/uoek2015/
Okul öncesi dönemde güçlü ve etkili öğretmen-ebeveyn ilişkisi, ebeveynlerin memnuniyetini artırmakta, kendilerini daha yeterli ve daha güçlü hissetmelerine yol açmakta (Dunst & Dempsey, 2007), çocuğun ilk yıllardaki okul uyumunu ve motivasyonunu olumlu yönde etkilemektedir (Hughes & Oi-man Kwok, 2007; Pirchio, Tritrini, Passiotere, & Taeschner, 2013). Ebeveynin iletişim becerileri, eğitime katılımın çocuk gelişimi üzerindeki etkisi konusundaki bilgileri, çocuğun katıldığı programa ilişkin memnuniyetleri ve kurumdaki deneyimleri ile öz yetkinlikleri gibi özellikleri ebeveyn-öğretmen ilişkisinin kalitesini etkilemektedir. Diğer taraftan öğretmenin eğitimi, deneyimi, işinden aldığı doyum ve ebeveyne yönelik tutumları ile liderlik özelliklerinin bu ilişkiyi etkilediği, çocukların sosyal becerileri, problem davranışları ile bilişsel becerilerinin de ebeveyn-profesyonel ilişkisinin göstergesi olabileceği düşünülmektedir (Akt.; Schwartz& Eastbrook, 2014). Ancak konuya ilişkin çalışmaların çoğu ilkokul sınıflarında gerçekleştirilmiş, okul öncesi kaynaştırma sınıflarında ebeveyn-öğretmen ilişkisi çok az araştırmacının dikkatini çekmiştir. Örneğin bir çalışmada dikkat dağınıklığı ve hiperaktivite bozukluğu olan çocukların ebeveynlerinin öğretmenleri ile ilişki kurmada güçlükler yaşadıkları, ilişkinin çocuğun ve öğretmenin sınıfta yaşadıkları güçlüklere bağlı olarak değiştiği belirlenmiştir (Mautone, Marcelle, Tresco, & Power, 2014).
Türkiyede okul öncesi kurumlarda ebeveyn-öğretmen ilişkisi, okul-aile işbirliği (Aktaş-Arnas, 2009), aile katılımı (Gürşimşek, Kefi, & Girgin, 2007), iletişim ve işbirliği (Atabey & Sezel-Şahin, 2011) ve ebeveyn-öğretmen ilişkisinin etkileri (Gökalp, Barut & Menteşe, 2010) gibi boyutlarda incelenmiştir. Ancak okul öncesi kaynaştırma sınıflarında ebeveyn-öğretmen ilişkisinin incelendiği bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu çalışmada okul öncesi sınıflara devam özel gereksinimli olan ve olmayan çocukların ebeveynlerinin-öğretmenleri ile ilişkilerinin karşılaştırılması ve bu ilişkiyi etkileyen çocuğa, öğretmene ve ebeveyne ilişkin temel değişkenlerin belirlenmesi amaçlanmıştır.
Okul öncesi kurumlara devam eden 22 özel gereksinimli çocuk ve 22 normal gelişen çocuğun ebeveyni ile öğretmeni çalışma grubunu oluşturmuştur. Her iki grup için ebeveyn-öğretmen ilişkisi Penderi ve Petrogiannis (2013) tarafından geliştirilen Ebeveyn-Öğretmen İlişkisinin Kalitesi Ölçeği kullanılarak değerlendirilmiştir. Ölçek güven / kabul ve iletişim /tepkisellik olmak üzere iki faktörden oluşmaktadır. Ebeveyn ve öğretmenler için ayrı formları olan ölçek ile öğretmen-ebeveyn ilişkisi hem öğretmenler hem de ebeveynlerin bakış açısından değerlendirilmektedir. Ölçeğin Türkçe Formu’nun yapısı orijinal ölçekle çok benzerdir, ayrıca geçerlik ve güvenirliği oldukça yüksektir (Sucuoğlu, Bakkaloğlu, & Ertürk, 2015). Çalışmanın analizleri halen devam etmektedir.
2- Okul Öncesinde Özel Gereksinimli Olan ve Olmayan Çocukların Okula Uyumlarının İncelenmesi [PDF]
Hatice Bakkaloğlu, Bülbin Sucuoğlu, Zafer Ertürk
Sözlü Sunum
25. Ulusal Özel Eğitim Kongresi
Link: http://medula.com.tr/kongreler/uoek2015/
Erken dönemde çocukların okula uyumları, ileriki yaşlardaki akademik başarıyı yordadığı için gittikçe daha fazla çalışılmaktadır (Betts & Rotenberg, 2007). Çocuk, aile ve programa ilişkin özelliklerin (çocuğun akademik, sosyal, duygusal, davranışsal ve bilişsel özellikleri; cinsiyeti; özel gereksinimli olma; akranlar ve öğretmenler ile ilişkiler; ailenin sosyoekonomik düzeyi; kalabalık sınıflar gibi) okula uyum güçlükleriyle ilişkili olduğu bulunmuştur (Haymes, Fowler, & Cooper, 1994; Hausken & Rathbun, 2002; Ladd, Birch, & Buhs, 1999; McIntyre, Blacher, & Baker, 2006). Özellikle erken yaşlarda okula uyumda cinsiyet farklılıkları olduğu, kızların erkeklere göre okula daha iyi uyum sağladıkları (Betts & Rotenberg, 2007; Birch & Ladd, 1997) ve özel gereksinimli olmanın okula uyumda sorunlara yol açtığı bilinmektedir (Haymes ve diğ., 1994; McIntyre ve diğ., 2006). Bu nedenle, uzun dönemli okul başarısı için önemli olan okula uyumun incelenmesinin, kaynaştırma uygulamalarının etkililiğini artırmayı amaçlayan çalışmalar için önemli sonuçlara ulaşılmasını sağlayacağı düşünülmektedir.
Araştırmanın Amacı
Bu çalışmada kaynaştırma uygulamaları yürütülen okul öncesi sınıflara devam eden çocukların okula uyumlarının cinsiyet ve özel gereksinimli olup olmamaya göre farklılaşıp farklılaşmadığı incelenmiştir.
Yöntem
Çalışmaya 9 bağımsız anaokulundan 22 öğretmenin sınıfına devam eden 257 (127 kız, 130 erkek) çocuk katılmıştır. 15’i üç, 27’si dört, 113’ü beş, 88’i altı ve 14’ü yedi yaşında olan çocukların 22’si özel gereksinimlidir.
Veri toplamak amacıyla ilk olarak, çalışma grubundaki çocuklar ve öğretmenlere ilişkin demografik özellikleri belirlemek amacıyla Bilgi Formu kullanılmıştır. İkinci olarak Birch ve Ladd (1997) tarafından geliştirilen 52 maddelik orijinal okula uyum ölçeğinin, Betts ve Rotenberg (2007) tarafından gözden geçirilen Okula Uyum Öğretmen Derecelendirme Ölçeği-Kısa Formu (OUÖDÖ-KF) kullanılmıştır. OUÖDÖ-KF’nin Türkçe’ye uyarlanması ile geçerlik ve güvenirlik çalışmaları Bakkaloğlu, Sucuoğlu ve Ertürk (2015) tarafından yapılmış ve okul öncesi çocukların okula uyumlarını değerlendirmek amacıyla kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir araç olduğu bulunmuştur. Veri toplama araçları, sınıflarındaki özel gereksinimli olan çocuk ve sınıf listesinden rastgele seçilen dört çocuk olmak üzere toplam beş çocuk için sınıf öğretmenleri tarafından doldurulmuştur.
Bulgular ve Sonuçlar
Okul öncesi çocukların okula uyumlarının cinsiyete göre farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla t-testi kullanılarak yapılan analizlerde, cinsiyetin çocukların OUÖDÖ-KF’den aldıkları toplam puanlarda anlamlı bir farklılığa yol açtığı (t= 4.58; p<0.01) ve kız çocuklarının puan ortalamalarının, erkek çocuklarına göre daha yüksek olduğu bulunmuştur.
OUÖDÖ-KF, 22 özel gereksinimli çocuğa uygulandığı için bu çocukların sınıflarındaki aynı cinsiyetteki 22 özel gereksinimli olmayan çocuk tesadüfi olarak seçilmiş ve çocukların toplam puanları arasında fark olup olmadığına Mann-Whitney U Testi kullanılarak bakılmıştır. Analiz sonucunda özel gereksinimli olan ve olmayan çocukların OUÖDÖ-KF’den aldıkları toplam puanlarda anlamlı bir farklılık olduğu (U:109; p<0.05) ve özel gereksinimli olmayan çocukların sıra ortalamalarının özel gereksinimli olan çocuklara göre daha yüksek olduğu görülmüştür.
Çalışmadan elde edilen bulguların alanyazınla tutarlı olduğu, okul öncesi çocukların okula uyumlarında cinsiyetin ve özel gereksinimli olmanın önemli faktörler olduğu; kız çocuklarının ve özel gereksinimli olmayan çocukların okula uyumlarının daha iyi olduğu bulunmuştur.
3- Parent-Teacher Relationships and School Adjustment in Inclusive Preschools [PDF]
Bülbin Sucuoğlu, Hatice Bakkaloğlu, Zafer Ertürk
Poster Presentation
International Society on Early Intervention Conference, Stockholm, İsveç
June 8 – 10, 2016
Link: https://depts.washington.edu/isei/2016conf.html
The parent-teacher relationship is very important for young children and it affects the development and learning of the children as well as their adjustment to preschool. The purpose of this study is to investigate to what extent parent-teacher relationships affect school adjustment of children with and without disabilities in Turkey. The findings may provide a wide framework for establishing parent-teacher relationships in preschool inclusion settings useful to both researchers and practitioners.
4- The factors predicting the developmental gains of children with disabilities in inclusive preschools [PDF]
Bülbin Sucuoğlu, Hatice Bakkaloğlu, Zafer Ertürk, Şeyda Demir, Betül Yılmaz, Abdulhamit Karademir
Oral Presentation
International Society on Early Intervention Conference, Stockholm, İsveç
June 8 – 10, 2016
Link: https://depts.washington.edu/isei/2016conf.html
This study is a part of a research project that focuses on evaluating preschool inclusion granted by The Scientific and Technological Research Council of Turkey. We aim to determine whether the factors such as home environment, parent-teacher relationship, the quality of classrooms and children characteristics predict the developmental gains of children with and without disabilities placed in preschool classrooms. All findings will be discussed in terms of preschool inclusion practices in Turkey.
5- Okul Öncesi Kaynaştırma Sınıflarının Kalitesini Yordayan Değişkenlerin İncelenmesi [PDF]
Betül Yılmaz, Hatice Bakkaloğlu, Bülbin Sucuoğlu
Sözlü Sunum
Uluslararası Çağdaş Eğitim Araştırmaları Kongresi
Link: http://www.ceadder.org/index.php/tr/
Okul öncesi kaynaştırma 573 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (1997) ve Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği (2006)’ne göre 37-72 aylık özel gereksinimli çocuklar için ülkemizde yürürlükte olan bir uygulamadır. Okul öncesi kaynaştırma uygulamalarının hem özel gereksinimli çocuklara, hem akranlarına yararlı sonuçlarının olduğu araştırmalarca ortaya konulmuştur (Hunt, Farron-Davis, Beckstead, Curtis, & Goetz, 1994; Lipsky, & Gartner, 1996; Guralnick, Neville, Hammond, & Connor, 2008). Okul öncesi kaynaştırma sınıflarının kalitesi kaynaştırmadan beklenen sonuçlara ulaşılması, kaynaştırma ortamlarından en üst düzeyde yararlanılabilmesi bağlamında son yıllarda özellikle uluslararası alanyazında sıklıkla ele alınan bir konudur (Odom, Buysse, & Soukakou, 2011). Okul öncesi kaynaştırma sınıflarının kalitesi öğretmen, öğrenci, ortam, aileler ve sınıf için uygulamalara yönelik yapısal ve süreçsel boyutlarda pek çok özelliği barındırmaktadır (Yılmaz, 2014). Sınıf niteliğinin farklı boyutları kaynaştırma sınıflarının kalitesini yordamakta, bu nedenle konuya ilişkin standartlar oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Bu araştırmanın amacı okul öncesi kaynaştırma sınıflarının kalitesini incelemek ve öğretmen, özel gereksinimli çocuk ve sınıfa ilişkin bazı değişkenlerin sınıfların niteliğini yordayıp yordamadığını belirlemektir.
Bu amaca ulaşabilmek için, özel gereksinimli çocuk bulunan 53 okul öncesi kaynaştırma sınıfının kalitesi “Kaynaştırma Sınıf Profili” ile değerlendirilmiştir. Ayrıca 53 sınıfta çalışan öğretmenlere ilişkin mesleki deneyim, kaynaştırmaya yönelik tutum, daha önce kaynaştırma öğrencisi olup olmama, özel eğitimle ilgili seminerlere katılma gibi değişkenler; özel gereksinimli çocuklara ilişkin yetersizlik düzeyi ve sınıfa ilişkin sınıf mevcudu gibi demografik bilgiler toplanmıştır.
Çalışma bulgularında öncelikle okul öncesi sınıfların kalitesine ilişkin nicel bilgi sunulacak, daha sonra öğretmen, çocuk ve sınıf değişkenlerinin sınıfların kaltiesini yordayıp yordamadığına ilişkin regresyon analizi sonuçları paylaşılacaktır. Çalışmanın veri analizleri halen devam etmektedir. Veri analizlerinin tamamlanmasının ardından bulgular alanyazın çerçevesinde tartışılacaktır.
6- Okul Öncesi Kaynaştırmanın Çocukların Gelişimine Etkisi Projesi’nden (OKGEP) Ne Öğrendik? [PDF]
Bülbin Sucuoğlu, Hatice Bakkaloğlu, Şeyda Demir, Abdulhamit Karademir, Betül Yılmaz, Sıla Alış
Sözlü Sunum
26. Ulusal Özel Eğitim Kongresi
Link: http://www.uoek2016.org/
Ülkemizde 1980’li yıllarda başlayan kaynaştırma uygulamaları çerçevesinde özel gereksinimli (ÖG) küçük çocuklar okul öncesi sınıflara yerleştirilmektedir. 573 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (1997) ve paralelinde çıkarılan Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği (2006) ile ÖG küçük çocukların akranları ile aynı okul öncesi kurumlara devam etmeleri ve gereksinimleri olan desteğin okul öncesi kurumlarda sağlanması zorunlu hale getirilmiştir. Okul öncesi kaynaştırma uygulamalarının hem ÖG çocuklara, hem akranlarına yararlı sonuçlarının olduğu araştırmalarca ortaya konulmuştur. Bu nedenle birçok ülkede halen erken çocukluk dönemindeki kaynaştırma uygulamaları sorgulanmakta, böylece kaynaştırma uygulamalarının sürekli olarak geliştirilmesi amaçlanmakta ve kaynaştırma sınıflarında çalışan öğretmenlerin yeterliliklerinden çocukların gelişimsel kazançlarına kadar kaynaştırmanın her boyutunda çalışmalar yapılarak kaynaştırmanın başarısına etki eden değişkenler belirlenmektedir. Bu yolla aynı sınıfa devam eden ÖG olan ve olmayan çocuklar için en iyi çıktıları sağlayacak kaynaştırma modelleri oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ülkemizde ise, birkaç çalışmada okul öncesi öğretmenlere kısa süreli eğitim verilerek bu eğitimin etkisi incelenmeye çalışılmış, bu çalışmalarda da öğretmenlerin katıldıkları eğitim programı yönelik tutumları ile program hakkındaki görüşleri araştırılmıştır. Ancak okul öncesi kurumlara devam etmenin ÖG çocukların gelişimleri üzerinde ne gibi değişikliğe yol açtığını araştıran herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır.
Bu projenin amacı, okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden ÖG olan ve olmayan küçük çocukların gelişimlerini boylamsal olarak incelemek ve gelişimlerini yordayan değişkenleri belirlemektir.
Bu amaca ulaşabilmek için bağımsız anaokullarına devam eden 61 ÖG ve 61 ÖG olmayan toplamda 122 çocuğun gelişimleri değerlendirilmiş, ayrıca çocukların öğretmenleri ve ebeveynleri aracılığı ile yeterlilikleri, sosyal becerileri, problem davranışları, sosyal kabulleri, okul uyumları, ev ortamlarının niteliği ve okul öncesi sınıfların niteliğine ilişkin veri toplanmıştır. Ayrıca öğretmenlerin iki grup çocukla ilişkileri ile ebeveyn-öğretmen ilişkisi hem ebeveynler hem de öğretmenler açısından değerlendirilmiştir.
Projenin ilk yılında, 2015-2016 öğretim yılının Güz ve Bahar dönemlerinde birer kez olmak üzere boylamsal çalışmanın ilk iki evresine ait veriler toplanmıştır. Son evre verileri 2017 Bahar döneminde toplanacaktır. Bu çalışmada projenin ilk yılındaki; uygulama öncesi, sırası ve sonrasında yapılan çalışmalar, hedef gruba ulaşma ve grubun sürekliliğini sağlama sürecinde yaşanan deneyimler, veri toplama sürecinde yaşanan güçlükler ile karşılaşılan veri kayıplarının nedenleri vb. durumlar paylaşılacaktır. Projedeki araştırmacıların deneyimlerinin diğer araştırmacılar ve uygulamacılarla paylaşılmasının daha sonraki projeler/araştırmalar için yol gösterici olacağı umulmaktadır.
7-The quality of parent–teacher relationships in inclusive preschools
Nimet Bülbin Sucuoğlu & Hatice Bakkaloğlu
Link: http://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/03004430.2016.1261124
8- Okul Öncesinde Özel Gereksinimli Olan ve Olmayan Öğrencilerin Sosyal Becerileri, Problem Davranışları ve
Sosyometrik Derecelendirme Puanlarının İncelenmesi [PDF]
Hatice Bakkaloğlu, Nimet Bülbin Sucuoğlu, Ahmet Bilal Özbek
Sözlü Sunum
IV. Uluslararası Eğitim Araştırmaları Kongresi
Link: http://ejercongress.org/2017/
Çocukların gelişiminde 0-6 yaş kritik bir dönemdir ve bu yaş aralığında verilen nitelikli eğitim ile çocukların kazandığı deneyimlerin gelişim üzerinde olumlu etkisi olduğu bilinmektedir. Özel gereksinimli (ÖG) olan ve olmayan çocuklar için erkençocukluk eğitimi son derece önemlidir. Kaynaştırma uygulamalarına katılan ÖG olan öğrencilerin okul öncesi eğitimden en iyi şekilde yararlanabilmeleri için yetişkinlerle ve akranlarıyla nitelikli etkileşimler kurmaları son derece önemlidir (Odom, 2004). Özel eğitim sınıfları ile karşılaştırıldığında kaynaştırma ortamlarındaki ÖG olmayan akranlar ÖG olan öğrencilere bilişsel beceriler, iletişim becerileri ve sosyal beceriler için daha uygun modeller sunmaktadırlar (Guralnick, 2001). ÖG çocukların akranları tarafından kabul görmesi, erken çocukluk döneminde sosyal etkileşimlerini arttırırken ve sosyal yeterliliğe ulaşmalarını desteklerken, akranlar tarafından reddedilme ve sosyal kabulün düşük olması durumu bu çocukların kaynaştırma uygulamalarından yararlanmalarını güçleştirmektedir (Odom ve diğ., 2006). Akranları tarafından tercih edilmeyen çocukların etkinliklerde kendilerine daha az yer bulabildikleri ve akranlarının bu çocuklarla etkileşime girmekten kaçındıkları bilinmektedir (Ladd, Kochenderfer ve Coleman, 1996). Akranları tarafından kabul edilmeyen çocuklar ileri yaşlarda düşük akademik başarı, zayıf benlik algısı ve duygusal davranışsal sorunlar gösterme eğiliminde oldukları belirtilmektedir (Lewis ve Doorlag, 1999; Parker ve Asher, 1987). Alanyazın incelendiğinde okul öncesi ve ilköğretim çağında ÖG olan öğrencilerin ÖG olmayan akranlarına göre daha az sosyal kabul gördükleri ve daha fazla reddedildikleri görülmektedir (Baydik & Bakkaloğlu, 2009; Smoot, 2004; Stone ve LaGreca, 1990; Vuran, 2005). ÖG öğrencilerin sosyal kabulleri ve buna etki eden faktörlerin belirlenmesi, uygun müdahale programlarının hazırlanması açısından önem taşımaktadır. Bu konuda yapılan araştırmalarda, ÖG olan ve olmayanöğrencilerin sosyal becerileri ve problem davranışlarının sosyal kabulleri üzerinde etkili olduğu bulunmuştur (Baydık ve Bakkaloğlu, 2009; Keane ve Calkins, 2004; Odom, 2006). Ancak alanyazında yapılan çalışmaların genellikle okul çağıöğrencileri ile yapıldığı ve okul öncesi dönemde özellikle ÖG çocukların sosyal kabulüne ilişkin yapılmış çalışma bulunmadığı görülmektedir.
Bu araştırmanın amacı, kaynaştırma uygulamaları yürütülen okul öncesi sınıflardaki ÖG olan ve olmayan çocukların sosyal kabullerini belirlemek amacıyla kullanılan sosyometrik derecelendirme puanlarını, sosyal becerilerini ve problem davranışlarını incelemektir. Bu amaçla aşağıdaki sorulara yanıtlar aranacaktır:
1. ÖG olan ve olmayan çocukların SDP, SBÖ ve PDÖ puanları arasında anlamlı farklılık var mıdır?
2. ÖG olan ve olmayan çocukların SDP, SBÖ ve PDÖ puanları arasında ilişki var mıdır?
Araştırmada ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmaya Ankara ilindeki 12 Bağımsız Anaokulunun 37 sınıfından toplam 86 çocuk (43 ÖG olan ve 43 ÖG olmayan) katılmıştır. Çalışmada 33 kız 53 erkek çocuktan veri toplanmıştır,çocukların yaş ortalaması 52,5 aydır (ranj=48-68 ay). Çalışmaya katılan çocuklar belirlenirken her sınıftaki ÖG çocuk/lar doğrudan çalışmaya katılmıştır. Bu çocuklara hastanelerin ilgili birimlerince ÖG tanısı konulmuş ve Rehberlik Araştırma Merkezleri tarafından kaynaştırma öğrencisi olarak okul öncesi sınıflara yerleştirilmiştir. Sınıfın öğretmeninden ÖG olançocukla aynı cinsiyette ve benzer sosyoekonomik düzeyde olan ve gelişimsel bir problemi bulunmayan bir çocuk belirlemesi istenmiştir, bu çocuklarda ÖG olmayan çocuk olarak araştırmaya dahil edilmiştir. Çalışmada yer alan öğretmenlerin yaş ortalaması 30,86 yıldır (ranj=23-46), mesleki deneyim süresi ortalaması 7,65 yıldır (ranj=1-20) ve hepsi lisans derecesine sahiptir.
Araştırmada çocukların ve öğretmenlerin demografik özelliklerini belirlemek amacı ile Demografik Bilgi Formu kullanılmıştır. Çocukların sosyometrik derecelendirme puanları akran derecelendirme yöntemi kullanılarak toplanmıştır (Frederickson ve Furnham, 1998). Çocukların sosyal beceri ve problem davranışlarını değerlendirmek için Merrell (1994) tarafından geliştirilen ve Türkçe uyarlaması ile geçerlik ve güvenirlik çalışmaları Fazlıoğlu, Okyay ve Ilgaz (2011) tarafından yapılan Okulöncesi ve Anaokulu Davranış Ölçeği kullanılmıştır Ölçek öğretmen tarafından doldurulmaktadır ve sosyal beceri ile problem davranış olmak üzere iki alt ölçekten oluşmaktadır. Problem Davranış Ölçeği’nde (PDÖ) toplam 42 madde bulunmakta ve Dışa Yönelim Problemleri ve İçe Yönelim Problemleri olmak üzere iki faktörden oluşmaktadır. Sosyal Beceri Ölçeği’nde (SBÖ) toplam 34 madde bulunmakta ve Sosyal İşbirliği, Sosyal Etkileşim ve Sosyal Bağımsızlık olmak üzere üç faktörden oluşmaktadır.
ÖG olan ve olmayan çocukların SDP, PDÖ ve SBÖ puanlarını karşılaştırmak amacıyla ilişkisiz örneklemler için t-testi kullanılmış ve ÖG olmayan çocukların SDP ve SBÖ puanlarının ÖG olan çocuklara göre anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu, buna karşın ÖG olan çocukların PDÖ puanlarının ÖG olmayan çocuklara göre anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu görülmüştür. Çocukların SDP ile PDÖ ve SBÖ’den aldıkları puanları arasında ilişki olup olmadığına Pearson korelasyon katsayısı ile bakılmış ve tüm grup ile ÖG olan grup için SDP ile PDÖ puanları arasında olumsuz yönde ve anlamlı, SDP ile SBÖ puanları arasında ise olumlu yönde ve anlamlı ilişki olduğu görülmüştür. Ancak ÖG olmayan grupla yapılan analizler, SDP ile PDÖ ve SBÖ puanları arasındaki zayıf ve anlamlı olmayan bir ilişki olduğunu göstermiştir. Çalışmanın bulguları alanyazındaki bulgularla (Baydik & Bakkaloğlu, 2008; Campbell, 1994; Frederickson ve Furnham, 2004; Vuran, 2005) paralellik göstermektedir.
9- Okul öncesi eğitimin özel gereksinimli olan ve normal gelişen çocukların ev ortamları üzerinde etkisi var
mıdır? [PDF]
Nimet Bülbin Sucuoğlu, Hatice Bakkaloğlu, Şeyda Demir
Sözlü Sunum
IV. Uluslararası Eğitim Araştırmaları Kongresi
Link: http://ejercongress.org/2017/
Erken yıllar çocukların hızla büyüdükleri, geliştikleri yıllardır ve bu yıllarda ev ortamı çocukların gelişiminde en etkili faktör olarak kabul edilmektedir (Coons, Gay, Fandal, Ker & Frankenburg, 1981; Bradley, 1993). Ev ortamının normal gelişen (Bradley, Caldwell, & Rock, 1988; de Oliveira, Barros, da Silva Anselmi, & Piccinini, 2006; Pessanha & Bairrao, 2003) ve farklı özellikteki çocukların (Casey, Bradley, & Wortham, 1984; Richter & Grieve, 1991) sosyal ve zihinsel gelişimleri üzerindeki etkileri araştırılmış; benzer şekilde özel gereksinimli olan çocukların ev ortamlarının kalitesi de sorgulanarak (Dote-Kwan & Hughes, 1994; Kesiktaş, Sucuoğlu, Keçeli-Kaysılı, Akalın, Gül, Yıldırım, 2009) erken müdahale ve ev ortamının bu çocuklar için önemi vurgulanmıştır. Ülkemizde de normal gelişen çocukların ev ortamları incelenerek, erken müdahalenin ev ortamları üzerindeki etkilerini araştıran çalışmalar (Ertem ve diğ., 2006; Karaslan, Baç, & Bal, 2002; Ersoy, Kurtulmuş, & Çürük-Tekin, 2014), anne ve çocuklara sunulan erken müdahalenin, hem çocukların gelişimi hem de ev ortamlarının farklı boyutları üzerinde olumlu yönde ve anlamlı değişikliğe yol açtığını göstermiştir.
Özel gereksinimli çocukların ev ortamlarının kalitesi, normal gelişen akranlarının ev ortamlarının kalitesinden daha azdır (Bradley, 1993; Casey ve ark., 1984). Ülkemizde bu konuda gerçekleştirilen bir çalışmada 0-3 ve 3-6 yaş normal gelişen veözel gereksinimli olan küçük (ÖG) çocukların ev ortamları karşılaştırılarak, çocuğa ve anneye ilişkin değişkenlerin ev ortamları üzerindeki etkileri araştırılmıştır (Kesiktaş ve diğ., 2009). Bulgular, 0-3 yaş grubu için özel gereksinimli olan ve olmayan çocukların ev ortamlarının kalitesi arasında anlamlı fark olmadığını, ancak 3-6 yaş grubunun ev ortamları arasında, alanyazına benzer şekilde, anlamlı fark olduğunu göstermiştir. Buna göre özel gereksinimli küçük çocukların ev ortamlarının kalitesi normal gelişen (NG) akranlarından daha az kalitelidir.
Özel gereksinimli küçük çocuklar kaynaştırma uygulamaları kapsamında okul öncesi kurumlara yerleştirilmekte, gerekli tedbirler alındığında ve öğretimde uyarlamalar yapıldığında okul öncesi kurumlardan çok yararlanmaktadırlar (McConnell 2002, Odom, Buysse, & Soukakou, 2011; Odom ve diğ., 2004). Bir çalışmada, okul öncesinde kaynaştırma uygulamalarında birçok güçlük olmasına karşın, özel gereksinimli olan ve olmayan çocukların, okul öncesi ortamlarda akranlarıyla birlikte olmaktan yararlandıkları belirlenmiştir (Sucuoğlu, Bakkaloğlu, Demir, Yılmaz, Karademir, & Ertürk, 2016). Gelişimsel yararların artması için okul-ev işbirliği çok önemli olmakta; okul-ev işbirliğinin artması ile sonuçlar sadece çocuklar için değil, ebeveynler için de ümit verici olmaktadır. Ülkemizdeki okul öncesi kaynaştırma uygulamalarına odaklanan çalışmalar incelendiğinde öğretmen-ebeveyn ilişkileri (Sucuoğlu & Bakkaloğlu, 2016), öğretmen ve ebeveynlerin gereksinimleri (Akalın, Demir, Sucuoğlu, Bakkaloğlu, & İşcen, 2014; Bayraklı, 2016) ve kaynaştırmaya ilişkin sorunlar (Gök & Erbaş, 2011) ile kaynaştırma konusundaki öğretmen eğitiminin çıktılarına etkileri (Demir, 2016; Sucuoğlu, Bakkaloğlu, Demir, Akalın, & İşcen, 2015) gibi araştırılmasına karşın; okul öncesi kurumun ÖG ve NG çocukların ev ortamlarının kalitesi üzerindeki etkileri incelenmemiştir. Ev ortamının çocukların gelişimi üzerinde önemli derecede etkili olduğu göz önüne alındığında, okul öncesi kurumlara devam eden ÖG ve NG çocukların ev ortamının kalitesinde de değişiklik olması beklenmektedir. Bu nedenle okulöncesi kurumlara devam etmenin ÖG ve NG çocukların ev ortamları üzerindeki etkilerinin araştırılması önemli bir konu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada okul öncesi kuruma devam eden ÖG ve NG çocukların gelişiminin ev ortamları ile ilişkili olup olmadığı ve bir okul yılında ev ortamlarının kalitesinde değişme olup olmadığının incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır: Okul öncesi kurumlara devam eden,
a. ÖG çocuklarla NG çocukların ev ortamlarının kalitesi arasında anlamlı fark var mıdır?
b. ÖG ve NG çocukların gelişimleri ile ev ortamları arasında ilişki var mıdır?
b. ÖG çocuklar ve NG çocukların ev ortamlarının kalitesi bir öğretim yılı sonunda farklılaşmakta mıdır?
Bu çalışmanın katılımcıları okul öncesi kurumlara devam eden 61 ÖG ve 61 NG olmak üzere 122 çocuktur. ÖG çocukların hepsinin tanısı vardır ve okul öncesi kurumlara kaynaştırma öğrencisi statüsü ile devam etmektedirler. ÖG ve NG çocuklar yaşları, cinsiyetleri ve bulundukları sınıflar açısından eşleştirilmişlerdir. Her iki grup çocuk da benzer sosyo-ekonomikçevrelerden gelmektedirler, iki grubun yeterlik endeks puanları arasında anlamlı fark vardır ve ÖG çocukların gelişimsel işlevleri NG çocuklardan daha azdır. ÖG çocukların annelerinin hem gelirleri hem de eğitim düzeyleri NG çocukların annelerinden daha azdır.
Çalışmanın verileri Yeterlik Endeksi (YE), Ev Ortamı Tarama Ölçeği (EOTÖ) ve Gazi Erken Çocukluk Değerlendirme Aracı (GECDA) ile gerçekleştirilmiştir. YE ile çocukların gelişimsel işlevleri değerlendirici her alan için çocuğun işlevini 1 (normal
işlev) – 6 (ağır derecede yetersizlik) olmak üzere derecelendirmektedir. GECDA 0-72 ay çocukların gelişimlerini ayrıntılı olarak değerlendiren bir araçtır. Psikomotor, bilişsel, dil ve sosyal-duygusal olmak üzere dört gelişim alanında yer alan toplam 249 maddeden oluşmaktadır. ÖG ve NG çocukların gelişimleri, GECDA eğitimi almış olan üç doktora öğrencisi tarafından, bireysel olarak, değerlendirilmiştir. Üç gözlemci arasındaki gözlemciler arası güvenirlik değerlerinin ortalaması 90%’dır.
EÖTÖ ise HOME Ev Ortamını Gözleme Aracı’nın dezavantajlarını ortadan kaldırmak amacıyla geliştirilmiş, ebeveynlerin dolduracakları bir öz-bildirim aracıdır. 0-3 ve 3-6 yaş olmak üzere iki formu bulunan aracı, ebeveynin doldurması ileçocukların ev ortamlarının kalitesine ilişkin bilgi elde edilmektedir. 0-3 yaş formunda 30, 3-6 yaş formunda ise 34 madde bulunmaktadır. Bu çalışmada ölçeğin 3-6 yaş formu kullanılmıştır. Ölçek, uygulanmasına ilişkin eğitim almış olan üç doktora öğrencisi tarafından annelerle görüşerek doldurulmuştur.
Bulgulara göre ÖG ve NG çocukların ev ortamları arasında anlamlı fark vardır ve bu fark hem öğretim yılı (t= 4.877, p=.000) hem de öğretim yılı sonunda (t=3.793, p=.000) ÖG çocukların aleyhinedir. Diğer taraftan ÖG çocukların ev ortamlarının kalitesinin sosyal-duygusal (r=.366) ve dil (r=.327) gelişimi puanları (p<.05), NG çocukların ise sadece sosyal-duygusal (r=.273) gelişimle ilişkili (p<.05) olduğu bulunmuştur. Son olarak iki grup çocuğun ev ortamlarının kalitesinin öğretim yılında değişip değişmediği, okul öncesi kurumların ev ortamı üzerinde fark yaratıp yaratmadığı EOTÖ’nin öğretim yılı ve öğretim yılı puanları karşılaştırılarak incelenmiştir. Analiz sonucuna göre ÖG çocukların ev ortamlarının kalitesinde öğretim yılı sonunda anlamlı fark ortaya çıkmış (t=2.89, p=.005), ev ortamlarının kalitesi artmıştır. NG çocukların ev ortamları kalitesinde ise herhangi bir değişiklik gözlenmemiştir. Çalışmanın bulguları okul öncesi kurumlarda ÖG ve NG çocukların gelişimleri, okul aile ilişkileri ve ailelerin özellikleri temel alınarak tartışılmıştır.
10- Okul Öncesi Dönemde Kaynaştırma Uygulamalarına Katılan Özel Gereksinimli Çocukların Sosyal Kabul, Sosyal Beceri ve Problem Davranışlarının Boylamsal İncelemesi [PDF]
Hatice Bakkaloğlu, Bülbin Sucuoğlu, Ahmet Bilal Özbek
Sözlü Sunum
27. Ulusal Özel Eğitim Kongresi
Link: http://www.uoek2017.org/uoek2017_kongre_kitabi.pdf)
Özel gereksinimli çocukların kaynaştırma uygulamalarından yararlanabilmeleri için sosyal kabullerinin, sosyal becerilerinin ve problem davranışlarının ele alınması büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada okul öncesi eğitimlerine kaynaştırma uygulamaları kapsamında bağımsız anaokullarında devam eden özel gereksinimli çocukların sosyal kabul, sosyal becerileri ve problem davranış düzeyleri iki yıllık zaman dilimi içerisinde boylamsal olarak incelenmiştir. Öğrencilerin sosyal kabul, sosyal beceri ve problem davranış düzeyleri ilk yılda güz ve bahar döneminde, ikinci yıl ise bahar döneminde olmak üzere toplam üç kez değerlendirilmiştir. Bu araştırmada karşılaştırma ve korelasyon türünde tarama yapmaya imkân sağlayan ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Çalışmaya Ankara ili merkez ilçelerinde bağımsız anaokullarında kaynaştırma uygulamaları katılan 12’si kız ve 14’ü erkek olmak üzere toplam 26 özel gereksinimli çocuk katılmıştır. Çocukların yaş ortalaması ilk değerlendirmede 53,76 aydır. Çalışmada veri toplamak amacıyla Bilgi Formu, Sosyometrik Derecelendirme Ölçeği ve Okulöncesi ve Anaokulu Davranış Ölçeği kullanılmıştır. Çocukların demografik özelliklerini belirlemek amacıyla öğretmen tarafından doldurulan Bilgi Formu, sosyal becerilerini ve problem davranışlarını değerlendirmek için Okulöncesi ve Anaokulu Davranış Ölçeği kullanılmıştır. Çocukların sosyal kabulleri ise bireysel olarak araştırmacı tarafından uygulanan Sosyometrik Derecelendirme Ölçeği kullanılarak bakılmıştır. Çocukların sosyal kabul, problem davranış ve sosyal beceri düzeylerinin üç ölçüm için karşılaştırılmasında veriler normal dağılım gösterdiği için tekrarlı ölçümler tek faktörlü anova analizi kullanılmıştır.Elde edilen bulgular incelendiğinde, çocukların sosyal kabul ve sosyal becerilerinde sadece birinci ve üçüncü ölçümler arasında anlamlı farklılık olduğu görülmüştür. Çocukların sosyal kabulleri üçüncü ölçümde ilk ölçümden anlamlı olarak daha düşükken (p=0,001), sosyal becerileri üçüncü ölçümde ilk ölçümden anlamlı olarak daha yüksektir (p=0.034). Çocukların problem davranışlarında üç ölçüm arasında anlamlı farklılık olmadığı görülmüştür. Elde edilen bulgular ilgili alanyazın çerçevesinde tartışılmıştır.
11- Okul Öncesinde Kaynaştırma: Özel Gereksinimli Olan ve Olmayan Çocukların Gelişimlerini Yordayan Değişkenler [PDF]
Prof. Dr. Bülbin SUCUOĞLU, Hacettepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Okul Öncesi Eğitimi Anabilim Dalı, bulbinsucuoglu@hacettepe.edu.tr
Doç. Dr. Hatice BAKKALOĞLU, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Bölümü, haticebakkaloglu@gmail.com
Yrd. Doç. Dr. Ergül DEMİR, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü, erguldemir@gmail.com
Arş. Gör. Dr. Şeyda DEMİR, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Bölümü, sedemir@ankara.edu.tr
Erken çocukluk dönemindeki kaynaştırma uygulamaları birçok ülkede sorgulanmakta, böylece kaynaştırma uygulamalarının sürekli olarak geliştirilmesi amaçlanmakta ve kaynaştırmanın uygulamaları ve sonuçları araştırılarak, kaynaştırmanın başarısına etki eden değişkenler belirlenmeye çalışılmaktadır. Böylece okul öncesi kurumlara devam eden özel gereksinimli olan ve olmayan çocuklar için en iyi çıktıları sağlayacak kaynaştırma modelleri oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ülkemizde ise, okul öncesi kaynaştırma konusundaki çalışmalar öğretmenlerin, anne babaların ve idarecilerin kaynaştırma ve özel gereksinimli çocuklara yönelik tutumları ve kaynaştırma hakkındaki düşüncelerinin araştırılması ile sınırlı olduğu görülmektedir. Birkaç çalışmada da okul öncesi öğretmenler için eğitim programları hazırlanmış ve öğretmen eğitiminin etkileri incelenmiştir. Ancak, ülkemizde son 30 yıldır uygulanan kaynaştırmanın sonuçları, çocukların gelişimi üzerindeki etkilerini, özellikle bu kurumlara devam eden özel gereksinimli çocukların kaynaştırmadan yararlarını inceleyen herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu durum kaynaştırma uygulamalarının niteliğinin artırılması ve tüm çocuklar için yararların artması için önlemler alınmasını engellemekte; sisteme ilişkin değişiklikler yapılamamaktadır. Bu nedenle bu çalışmada okul öncesinde kaynaştırma uygulamalarına iki yıl süre ile katılan özel gereksinimli olan ve olmayan çocukların gelişimlerini yordayan faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaca ulaşmak için “Sosyal beceriler, problem davranışlar, akran kabulü, okul uyumu, öğrenci-öğretmen ilişkisi, özel gereksinimli olma, ev ortamı gibi çocuğa ilişkin, okul öncesi sınıfın niteliği gibi kuruma ilişkin ve ebeveyn-öğretmen ilişkisi gibi öğretmene ilişkin faktörler çocukların psikomotor, bilişsel, dil ve sosyal-duygusal gelişimlerini yordamakta mıdır?” sorusuna yanıt aranmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Ankara’da okul öncesi kaynaştırma uygulamalarının yürütüldüğü 13 okulda iki sene üst üste eğitim alan 61 özel gereksinimli olan ve bu çocuklarla aynı sınıflara devam eden 61 özel gereksinimli olmayan çocuk ile bu çocukların okul öncesi öğretmenleri ve ebeveynleri oluşturmuştur. Araştırmada yordanan ve yordayan değişkenlere ilişkin veriler uygun psikometrik özelliklere sahip ölçme araçlarıyla iki yıl içinde üç kez (ilk yılın güz ve bahar döneminde ve ikinci yılın bahar döneminde) olmak üzere toplanmıştır. Araştırma sorusuna yanıt aramak için “kanonik korelasyon analizi” kullanılmıştır. Kanonik korelasyon analizi, çok değişkenli regresyon analizinin genişletilmiş şekli olarak tanımlanmaktadır. İki değişken kümesini ayrı ayrı temsil eden bağımsız kanonik değişkenler kestirilmekte, bu değişkenler arasındaki korelasyonlar kanonik korelasyon katsayısı ile belirlenmektedir. Kanonik korelasyon analizi çok değişkenli analiz tekniği olduğu için kayıp veriler, uç değerler ve normallik ihlallerine karşı aşırı duyarlıdır. Analizler öncesi değişkenlerdeki uç değer, kayıp veri ve normallik sorunları ile doğrusallık ve çoklu bağlantılılık sorunları çözülmüş; kayıp verilerin kısmi seçkisizliği sağladığı ve ihmal edilebilir olduğu belirlenmiş, buna bağlı olarak analizler kayıp veriler ihmal edildikten sonra kalan 37 özel gereksinimli ve 39 özel gereksinimli olmayan çocuk için elde edilen veriler üzerinde gerçekleştirilmiştir. Kanonik korelasyon sonuçlarına göre, özel gereksinimli çocuklarda gelişimi en yüksek düzeyde yordayan değişken sosyal beceri düzeyi iken, özel gereksinimli olmayan çocuklarda problem davranış düzeyidir. İkinci sırada özel gereksinimli çocuklarda öğretmen-öğrenci ilişkisi, özel gereksinimli olmayan çocuklarda ise sosyal beceri düzeyi gelmektedir. Çalışmanın bulguları alanyazın çerçevesinde tartışılmıştır.
12- ERKEN ÇOCUKLUKTA KAYNAŞTIRMA PANELİ:
OKUL ÖNCESİ KAYNAŞTIRMA UYGULAMALARININ SONUÇLARI BİZE NE SÖYLÜYOR?
[PDF]
Prof. Dr. Bülbin SUCUOĞLU
Doç. Dr. Hatice BAKKALOĞLU
Arş. Gör. Dr. Şeyda DEMİR
Ülkemizde 1980’li yıllarda başlayan kaynaştırma uygulamaları çerçevesinde özel gereksinimli küçük çocuklar okul öncesi sınıflara yerleştirilmektedir. 573 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (1997) ve paralelinde çıkarılan Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği (2006) ile özel gereksinimli küçük çocukların okul öncesi eğitim almaları zorunlu hale getirilmiş ve mümkünse bu eğitimi akranları ile aynı ortamlarda almaları salık verilmiştir. Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde kaynaştırma uygulamaları çerçevesinde okul öncesi kurumlarda devam eden özel gereksinimli çocuk sayısı her geçen yıl artmıştır; bu sayı MEB Örgün Eğitim İstatistiklerine göre 2015-2016 eğitim öğretim yılında 1.399 iken, 2016-2017’de 3.585’e çıkmıştır.
Birçok ülkede erken çocukluktaki kaynaştırma uygulamaları sorgulanmakta, böylece kaynaştırma uygulamalarının sürekli olarak geliştirilmesi amaçlanmakta ve kaynaştırma sınıflarında çalışan öğretmenlerin yeterliliklerinden çocukların gelişimsel kazançlarına kadar kaynaştırmanın her boyutunda çalışmalar yapılarak kaynaştırmanın başarısına etki eden değişkenler belirlenmektedir. Böylece aynı sınıfa devam eden özel gereksinimli olan ve olmayan çocuklar için en iyi çıktıları sağlayacak uygulama modelleri oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Ülkemizde ise okul öncesi kaynaştırma konusundaki çalışmaların öğretmenlerin, anne babaların ve idarecilerin kaynaştırmaya ve özel gereksinimli çocuklara yönelik tutumları ve kaynaştırma hakkındaki düşüncelerinin araştırılması ile sınırlı olduğu görülmektedir. Birkaç çalışmada ise okul öncesi öğretmenler için kaynaştırma uygulamalarına yönelik hazırlanan eğitim programlarının etkisinin ve öğretmenlerin katıldıkları eğitim programına yönelik tutumları ile program hakkındaki görüşlerinin incelendiği gözlenmektedir. Ancak okul öncesi kurumlara devam eden özel gereksinimli olan ve olmayan çocukların gelişimlerini inceleyen, bir başka deyişle kaynaştırma uygulamalarının çocukların gelişimleri ile çocuk, ailesi, öğretmenleri, sınıf ve ev ortamları üzerinde ne gibi değişikliklere yol açtığını araştıran herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır.
Bu nedenle okul öncesinde kaynaştırma uygulamalarına iki yıl süre ile katılan çocukların gelişimlerinin
boylamsal olarak incelenmesini ve gelişimlerini yordayan değişkenlerin belirlenmesini amaçlayan bir TÜBİTAK Projesi ile ülkemizde yaklaşık olarak 30 yıldır uygulanan kaynaştırmanın özel gereksinimli olan ve olmayan çocuklar için sonuçlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Projenin sonucunda okul öncesi kurumlara devam eden özel gereksinimli olan ve olmayan çocukların bu kurumlara devam ettikleri süredeki gelişimsel kazançları ile bu kazançları yordayan değişkenlerin belirlenmesi amaçlanmıştır.
Bu boylamsal çalışmada öncelikle okul öncesi sınıflara devam eden özel gereksinimli çocuklar ile onlarla aynı yaş ve cinsiyette olan ve normal gelişim gösteren çocuklardan oluşan bir çalışma grubu belirlenmiştir. Çalışma grubunda yer alan iki grup çocuğun gelişimleri iki yıl içinde üç kez (birinci öğretim yılının başında ve sonunda ve ikinci öğretim yılının sonunda) standart bir gelişim ölçeği (GEÇDA) kullanılarak değerlendirilmiştir. Aynı şekilde özel gereksinimli olan ve olmayan çocukların, okul öncesi eğitimin yararları ile doğrudan ilişkisi olan sosyal becerileri, problem davranışları, akran kabulleri, öğretmenleriyle ilişkileri, okula uyumları, yeterlilik puanları ile devam ettikleri sınıfın niteliği ve ev ortamlarının niteliği ile ebeveyn-öğretmen ilişkisi de üç kez değerlendirilmiştir.
Analizlerde, öncelikle tüm bu değişkenler açısından hem grup içi hem de gruplar arası fark olup olmadığı incelenmiştir. İkinci olarak ise, çocuğa (sosyal beceriler, problem davranışlar, akran kabulü, okula uyum, öğretmenlerle ilişkiler, özel gereksinimli olma, yeterlilik puanı), okul öncesi sınıfa (kaynaştırma sınıfının niteliği) ve öğretmene (ebeveyn-öğretmen ilişkisi) ilişkin faktörlerin hem özel gereksinimli olan hem de normal gelişen çocukların gelişimlerini ne kadar yordadığı araştırılmıştır. Böylece araştırmanın bulguları çerçevesinde, hem okul öncesinde kaynaştırma uygulamalarının niteliğini artırmak için yapılacak iyileştirme çalışmalarına temel oluşturmak, hem de üç grup faktörün çocukların gelişimi üzerindeki etkilerinin belirlenmesi ile ulusal ve uluslararası alanyazına katkıda bulunmak amaçlanmıştır. Ayrıca bu proje ile Türkiye’de okul öncesi kaynaştırma konusundaki ilk boylamsal çalışmanın yürütülmesinde karşılaşılan güçlüklerin ortaya konulması da hedeflenmiş ve ileride yapılacak benzer çalışmalarda dikkate alınacak noktalar belirlenmeye çalışılmıştır.
Projede veri toplama süreci tamamlanmış, ilk sonuçlar elde edilmiştir. Ancak veri analizi süreci devam etmektedir. Projenin ilk sonuçları incelendiğinde aşağıdaki temel bulgulara erişilmiştir:
13- Okul Öncesinde Kaynaştırma Uygulamalarına Katılan Özel Gereksinimli Olan ve Olmayan Çocukların Öğretmenleriyle İlişkileri Bir Öğretim Yılında Değişiyor mu? [PDF]
Arş. Gör. Dr. Şeyda DEMİR, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Bölümü, sedemir@ankara.edu.tr
Doç. Dr. Hatice BAKKALOĞLU, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Bölümü, haticebakkaloglu@gmail.com
Prof. Dr. Bülbin SUCUOĞLU, Hacettepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Okul Öncesi Eğitimi Anabilim Dalı, bulbinsucuoglu@hacettepe.edu.tr
Öğretmenler, okul öncesi çocukların özellikle akademik başarılarında ve akranları ile diğer yetişkinlerle olan iletişimlerinin oluşmasında önemli bir rol oynamakta; olumlu öğrenci-öğretmen ilişkisi, ilköğretime geçişi kolaylaştırmakta, çocukların okul başarıları, çalışma alışkanlıkları ve sosyal becerilerini olumlu yönde etkilemektedir. Olumlu öğretmen-çocuk ilişkisinin, çocuğun öğrenme motivasyonunu ve performansını artırdığı ve problem davranışların azalmasına da yardımcı olduğu belirtilmektedir. Olumsuz öğrenci-öğretmen ilişkisi ise, çocuğun hem okula uyumunda güçlüklere ve okula yönelik olumsuz tutumlar geliştirmesine yol açmakta, hem de akademik başarı, bağımsız davranış ile akranlarla iş birliğini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Öğretmenin özel gereksinimli (özel gereksinimli) çocuklarla ilişkileri normal gelişen (normal gelişim gösteren) çocuklardan farklılık göstermekte; özel gereksinimli çocukların öğretmenleriyle ilişkilerinin normal gelişim gösteren akranlarına oranla daha çatışmalı olduğu ve yakınlıklarının da daha az olduğu belirtilmektedir. Bu çalışmada bir yıl boyunca okul öncesine devam eden özel gereksinimli olan ve normal gelişim gösteren çocukların öğretmenleri ile ilişkileri eğitim-öğretim yılı başında ve sonunda incelenmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu Ankara’da okul öncesi kaynaştırma uygulamalarının yürütüldüğü 13 okulda eğitim alan 60 özel gereksinimli ve bu çocuklarla aynı sınıflarda yer alan 60 normal gelişim gösteren akranı ile bu çocukların okul öncesi öğretmenleri oluşturmuştur. Çalışmada öğrenci-öğretmen ilişkisine ait veriler Şahin ve Ocak-Karabay (2015) tarafından Türkçe uyarlama ve geçerlik güvenirlik çalışması yapılan Öğrenci-Öğretmen İlişki Ölçeği-Kısa Formu (ÖÖİÖ-KF) kullanılarak toplanmıştır. Öğretmenler tarafından doldurulan ÖÖİÖ-KF, yakınlık ve çatışma adı verilen iki faktörden oluşmaktadır, ayrıca ölçekten toplam puan da elde edilebilmektedir. Özel gereksinimli olan ve olmayan çocukların akademik yılın başında ve sonunda öğrenci-öğretmen ilişkilerinin farklılaşıp farklılaşmadığı bağımsız örneklemler için t-testi ile, iki grubun öğrenci-öğretmen ilişkisinin bir öğretim yılı içinde değişip değişmediğine ise ilişkili örneklemler için t-testi ile bakılmıştır. Öğretim yılının başında ve sonunda yapılan ölçümlerde özel gereksinimli çocukların öğrenci öğretmen ilişkisi ile normal gelişim gösteren çocukların öğrenci-öğretmen ilişkisinin anlamlı şekilde farklılaştığı belirlenmiştir; buna göre özel gereksinimli çocukların öğretmenleriyle daha az yakın ilişkiler kurduğu, buna karşın ilişkilerinin daha çatışmalı olduğu görülmüştür. Benzer şekilde öğretim yılının sonunda da özel gereksinimli çocukların öğrenci öğretmen ilişkisi farklılaşmıştır. Normal gelişim gösteren çocuklarda akademik yılın başındaki ölçümlerle sonundaki ölçümler arasında anlamlı fark bulunmazken özel gereksinimli çocukların öğretmenleriyle yakınlıklarının arttığı, çatışmalarının ise benzer kaldığı belirlenmiştir.
14- Okul Öncesi Sınıflardaki Özel Gereksinimli Olan ve Olmayan Çocukların Okula Uyumları [PDF]
Hatice BAKKALOĞLU, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi, hbakkaloglu@ankara.edu.tr
Bülbin SUCUOĞLU, Hacettepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, nimetbulbin@gmail.com
Bu çalışma özel gereksinimli olan ve olmayan okul öncesi çocukların okula uyumunu değerlendirmek amacıyla kullanılabilecek bir ölçme aracının Türkçe’ye uyarlanarak psikometrik özelliklerinin incelenmesi ve çocukların okula uyumlarının cinsiyete ve özel gereksinimli olmaya göre farklılaşıp farklılaşmadığının belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür. Çalışmaya 22 okul öncesi öğretmen ile 22’si özel gereksinimli olan, 235’i özel gereksinimli olmayan toplam 257 çocuk katılmıştır. Veriler, Bilgi Formu ve Okula Uyum Öğretmen Derecelendirme Ölçeği-Kısa Formu (OUÖDÖ-KF) kullanılarak toplanmıştır. Bulgular, OUÖDÖ- KF’nin geçerli ve güvenilir bir değerlendirme aracı olduğunu göstermiştir. Ayrıca cinsiyetin ve özel gereksinimli olmanın çocukların OUÖDÖ-KF’den aldıkları puanlarda anlamlı bir farklılığa yol açtığını; kız çocukların puan ortalamalarının erkek çocuklara göre daha yüksek olduğunu ve özel gereksinimli olan çocukların puanlarının sıra ortalamalarının akranlarına göre daha düşük olduğunu göstermiştir. Bulgular alanyazın çerçevesinde tartışılmıştır.
15- Beneficial effects of inclusive preschools on the home environments of young children with and without disabilities [PDF]
Bülbin SUCUOĞLU, Hacettepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, nimetbulbin@gmail.com
Hatice BAKKALOĞLU, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi, hbakkaloglu@ankara.edu.tr
Arş. Gör. Dr. Şeyda DEMİR, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Bölümü, sedemir@ankara.edu.tr
The purpose of this study is to investigate the home environments of young children with (CWDs) and without disabilities (CWODs) with the aim of identifying the relationships between the development of children and their home environments. The study analyses further, whether inclusive preschools, as an intervention, have an influence on the quality of home environments of both group of children. The study is based on an assessment of the family homes of 61 pairs of CWDs and CWODs, using data gathered through the Home Screening Questionnaire-Turkish (HSQ-T) and the Gazi Early Childhood Assessment Tool (GECAT). The analysis revealed that the quality of the home environments of CWDs and CWODs is significantly different in favour of CWODs and that significant relationships exist between the HSQ-T scores and the language and socio-emotional development scores of the CWDs. A significant relationship was found between only socioemotional development and home environment of CWODs. In addition, it was found that inclusive preschools influenced the quality of the family homes of not only CWODs but also CWDs.
16- Factors Predicting The Development of Children WithMild Disabilities in Inclusive Preschools [PDF]
Bülbin SUCUOĞLU, Hacettepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, nimetbulbin@gmail.com
Hatice BAKKALOĞLU, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi, hbakkaloglu@ankara.edu.tr
Arş. Gör. Dr. Şeyda DEMİR, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Bölümü, sedemir@ankara.edu.tr
Derya ATALAN, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi
This study compared the developmental gains of preschool children with disabilities (CWD) and children without disabilities (CWOD) during a year they spent in preschools and examined the predictors of development in both groups (60 CWD and 57 CWOD) of children. Data on the social skills, problem behaviors, school adjustment level, student–teacher relationship, and the developmental functions of children were collected from the mothers and teachers, whereas trained assistants assessed the development of children. Analyses indicated that although all of the children made developmental gains, the psychomotor, language, and socioemotional developmental gains were greater for CWD than those for CWOD. Furthermore, social skills and school adjustment levels were found to be significant predictors of developmental gains of CWD. Implications of these findings were discussed in terms of the content of preschool curriculums, teacher preparedness related to inclusive practices, and the importance of and teaching social skills to CWD.
17- Okul Öncesinde Özel Gereksinimli Olan ve Normal Gelisen Çocuklarin Sosyal Kabul Düzeylerinin Incelenmesi [PDF]
Hatice BAKKALOĞLU, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi, hbakkaloglu@ankara.edu.tr
Bülbin SUCUOĞLU, Hacettepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, nimetbulbin@gmail.com
Ahmet Bilala ÖZBEK Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi, Özel Eğitim Bölümü, ahmetbilalozbek@gmail.com
Bu çalismanin amaci okul öncesi siniflara devam eden özel gereksinimli (ÖG) ve normal gelisen (NG) çocuklarin sosyal kabul düzeylerini incelemektir. Bu amaçla iki grubun sosyal kabul, gelisimsel islevler, problem davranis, sosyal beceri, ögrenci-ögretmen iliskisi ve okula uyumlari karsilastirilmis, bu degiskenler arasindaki iliskiler incelenmis ve sosyal kabulü yordayan degiskenler belirlenmistir. Çalismada veriler okul öncesi siniflara devam eden 47 ÖG ve 47 NG çocuktan Sosyometrik Dereceleme Ölçegi, Yeterlik Indeksi, Okulöncesi ve Anaokulu Davranis Ölçegi, Ögrenci-Ögretmen Iliski Ölçegi-Kisa Formu ve Okula Uyum Ögretmen Derecelendirme Ölçegi-Kisa Formu kullanilarak toplanmistir. Çalismanin bulgulari incelendiginde ÖG çocuklarin NG akranlarina göre sosyal kabul, ögrenci-ögretmen iliskisi, sosyal beceri ve okula uyum puanlarinin daha düsük oldugu, buna karsin yeterlilik indeksi ve problem davranis puanlarinin daha yüksek oldugu ve tüm çocuklar için sosyal kabulü en güçlü sekilde yordayan degiskenin problem davranislar oldugu belirlenmistir.